PHRASAL VERBS : DEYİMSEL FİİLLER

Kimi kaynaklarda “iki sözcüklü fiil”, kimilerinde “deyimsel fiil”, kimilerinde ise “takım fiil” diye söz edilen bu tür fiiller, bir zarf (adverbial particle) ya da bir edatla (preposition) birlikte kullanılırlar. Fiil, yalın haldeki anlamını, bu sözcükleri alarak kaybeder, yani asıl anlamından farklı bir anlam kazanır.

She is waiting for her boyfriend

O sevgilisini bekliyor

He listened to the news very carefully

O haberleri çok dikkatli dinledi

 

Bu fiilleri NESNE ALANLAR veya NESNE ALMAYANLAR OLARAK iki şekilde inceleyebiiriz

A)    NESNE ALANLAR (ne’neyi gibi sorulara yanıt verenler)

She took off her shirt.

O tişörtünü çıkarttı

She turned off the television,

O televizyonu kapattı

They turned down my offer,

Onlar teklifimi geri çevirdi

The company turned down his proposal.

Şirket önerisini geri çevirdi

 

a)    Geçişli fiillerin bir bölümünde nesne iki şekilde yer alabilir: fiil + partikül + nesne ya da fiil+  nesne + partikül

She turned off the television,

She turned the television off

O televizyonu kapattı

O televizyonu kapattı

They turned down my offer,

They turned my offer down

Onlar teklifimi geri çevirdi

Onlar benim teklifimi geri çevirdi

b)    Bazı geçişi tamlama fiillerdelerde ise fiil köküyle partikül birbirinden ayrılamaz.

He got over his illness remarkably quickly

O hastalığından hızlı bir şekilde kurtuldu

I came across an old mender the other day.

Geçen gün  yaşlı bir tamirciye rastladım

c)    Araya nesne alabilen tamlama fiillerde nesne me, it, them, you,gibi bir zamir ise, bu nesne partikül'den sonra kullanılamaz. Mutlaka fiil ile partikül arasında yer almalıdır.

She turned it off.

Onu kapattı

They turned him down.

Onlar beni geri çevirdi

I'll think them over.

Onlar üzerinde düşüneceğim

d)    Ancak, bölünemeyen tamlama fiillerde, nesne bir zamir de olsa, yeri değişmez. Yine partikülden sonra gelir

He got over it remarkably quickly.

O onu oldukca hızlı bir şekilde anladı

I came across him  the other day in a cafe.

Ona geçen gün bir kafede rastladım

 

INTRANSITIVE PHRASAL VERBS : NESNE ALMAYAN DEYİMSEL FİİLLER

Bu tür tamlama fiillerde “ne, neyi?” sorularına cevap vermeyenlerdir:

The news of the defeat was censored, but it soon got about.

Yenilgi haberi sansür edildi ama çabucak yayıldı.

The teapot just came apart in my hands.

Tren beş dakika erken geldi.

Three of the runners dropped out.

Çaydanlık elimde parçalara ayrıldı.

 

Ingilizce’de en çok kullanılan phrasal verbs aşağıdaki gibidir Biz V1 yani yalın halini yazdık ama bazı tamlama fiillerin ana fiili cümlenin kullanıldığı tense göre V2 V3 hallleride olabilir örneğin (break down broke down , get on – got on , run into – ran into)

 

go on

Devam etmek

Get about

İyileşmek

get off 

Havaya kalkmak

came apart

Parçalara ayrılmak

dropped out

Yarış dışı kalmak

back up 

Desteklemek

account for

Hesabını vermek

blow up

Havaya uçurmak

break down

Arızalanmak

break off 

Bitmek sona ermek kesilmek

break into

Zorla girmek

break out 

Patlak vermek , çıkmak,başlamak

come across

Rastlamak,tesadüfen bulmak

get by

Geçinmek idare etmek

come down 

Çökmek ,  yağmak

get down to 

Bir işe koyulmak

come to 

Ayılmak, kendine gelmek

get off 

Yola çıkmak, inmek,

get over 

Atlatmak,üstesinden gelmek

get on

binmek

get round

İkna etmek

get through

Telefonda birisine ulaşmak , meclisten geçirmek

get up

Yataktan kalkmak

run across 

Rastlamak, karşılaşmak

run into

çarpmak

run out 

Bitmek , tükenmek

run over

Ezmek, çiğnemek

see off

Uğurlamak, yolcu etmek

see to

İlgilenmek, göz kulak olmak ,bakmak

take after

Benzemek , çekmek

take for

Başkasına benzetmek,başkasıyla karıştırmak

take off

Çıkarmak,havalanmak,kalkmak

 

take over

Devralmak, yönetimi üstlenmek

take up

Mesgul olmak , üstlenmek

allow for

göz önüne almak,

Ask for

istemek

 

 

ÖRNEKLER

 

The news of the defeat was censored, but it soon got about.

Yenilgi haberi sansür edildi ama çabucak yayıldı.

The train got in five minutes early.

Tren beş dakika erken geldi.

The teapot just came apart in my hands.

Çaydanlık elimde parçalara ayrıldı.

Three of the runners dropped out.

Koşuculardan üçü yarış dışı kaldı.

Can you account forwhy our team lost?

Bizim takımın niye kaybettiğini açıklayabilir misin?

As the manager is ill, I am asking Tom to act for him.

Müdür hasta olduğu için Tom’dan onun yerine bakmasını isteyeceğim.

We’ve agreed on Italy for our holiday next month.

Önümüzdeki ay yapacağımız tatili İtalya’da yapmaya karar verdik.

We have to allow for the child’s age.

Çocuğun yaşını göz önüne almak zorundayız.

The bus drivers are asking for another increase in pay.

Otobüs şoförleri ücretlerine bir zam daha istiyorlar.

We need further facts to back up our statements.

Söylediklerimizi destekleyecek daha fazla gerçeğe ihtiyacımız var.

A factory blew up in the North of Italy.

İtalya’nın kuzeyinde bir fabrika havaya uçtu.

The car broke down on the way to the airport and I had to get a taxi.

Havalimanına giderken araba bozuldu ve taksiye binmek zorunda kaldım.

The thief waited until it was dark enough to break into the house.

Hırsız, havanın eve girilebilecek kadar kararmasını bekledi

Relations between Greece and Turkey have broken off.

Yunanistan ile Türkiye arasındaki ilişkiler sona erdi.

Fire broke outin the school last night.

Dün gece okulda yangın çıktı.

I came across this old book in that bookshop.

Bu kitabı şans eseri şu kitapçıda buldum.

The ceiling came down on our heads.

Tavan başımıza çöktü.

How can you get by on so little money?

Bu kadar az parayla nasıl geçinebiliyorsunuz?

We can get by with five computers at the moment, but we’ll need a couple more when the new staff arrive.

Şu anda beş bilgisayarla idare ediyoruz ama yeni personel gelince bir iki tane daha gerekecek.

I must get down to sorting out that pile of papers on my desk.

Masamdaki şu kâğıt tomarını ayırmaya koyulmalıyım.

We have to get off early tomorrow.

Yarın yola erken çıkmamız lazım.

They got off the bus and walked away.

Otobüsten indiler ve yürüyüp gittiler.

They got on the plane.

Uçağa bindiler.

Time is getting on.

Zaman geçip gidiyor.

Get onwith your work!

İşine devam et!, sen işine bak!

Sooner or later you’ll get over the shock.

Er geç şoku atlatacaksın.

How shall we get over this difficulty?

Bu güçlüğün üstesinden nasıl geleceğiz?

He doesn’t want to let us go, but I know I can get round him.

Bizi göndermek istemiyor ama onu ikna edebileceğimi biliyorum.

I tried to phone you but I couldn’t get through.

Sana telefon etmeye çalıştım ama sana ulaşamadım.

The government managed to get the new law through despite strong opposition.

Güçlü muhalefete karşın hükümet yeni yasayı meclisten geçirebildi.

What time do you normally get up?

Normalde saat kaçta kalkıyorsun?

I ran across an old friend in the street.

Caddede eski bir dostumla karşılaştım.

The bus driver went too fast round the corner and ran into a tree.

Otobüs şoförü köşeden hızlı döndü ve bir ağaca bindirdi.

Guess who I ran into at Taksim today?

Bil bakalım bugün Taksim’de kime rastladım?

Our food soon ran out.

Yiyeceğimiz çabucak bitti.

I ran over a rabbit this morning.

Bu sabah bir tavşan ezdim.

They saw me off at the airport.

Beni havalimanından yolcu ettiler.

Will you see to the children?

Çocuklara bakar mısın?

Susan really takes after her father; she has the same eyes and nose.

Susan gerçekten babasına çekmiş; gözlerini ve burnunu ondan almış.

I took you for Daniel when I saw you this morning.

Bu sabah seni gördüğümde Daniel’e benzettim.

Take your shirt off.

Gömleğini çıkart.

The plane took off at 9:00 a.m.

Uçak sabah 9:00′da kalktı.

Our firm took over two packing companies last year.

Bizim firma geçen yıl iki ambalaj şirketini devraldı.

Peter took up acting while he was at college.

Peter okuldayken tiyatro ile uğraştı.